Sağlık bakanı Fahrettin koca yaptığı açıklama sırasında aşılama çalışmaları için; “Önümüzdeki ağustos, eylül gibi, yaz dönemi ilk aşımızın biteceğine, başarıyla sonuçlanacağına inanıyorum.” Sözlerine yer verdi.
Dünya sağlık örgütü genel direktörü dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus’a karşı eşlik etmeye devam eden ve DSÖ tarafından belirlenen periyodik takvim hakkında bilgilendirme için medya brifingine davet edildi. Korona virüs salgını karşısında sağlık çalışanları üzerinde meydana gelen etkisi, sağlık çalışanlarının bu zorlu günlerde korunması için atılan tüm adımlar ile beraber ülkemizdeki sağlık çalışanlarının aşılanması hakkında son durum hakkında görüş ve değerlendirmeler hakkında detaylara yer verdi.
Koca’dan gelen açıklama sırasında; “Bu düşünce o kadar güçlüdür ki sağlık çalışanlarına karşı yeni bir etiğin doğuşuna yol açmaya başlamıştır. Fikrimi açmak için, ifadesini milattan önce 4. yüzyılda, Hipokrat’ta bulan ünlü ilkeye atıfta bulunacağım. Bu ilke ‘Primum non nosera’ ilkesidir. Ülkemde ve başka ülkelerde insanlar şuna tanık oldu: Ana prensibi hastaya zarar vermemek olan sağlık çalışanları, bu salgında, kendilerine zarar gelmesi ihtimalini göğüslediler. Sağlık hizmeti alanlar tarafında gelişmeye başladığını fark ettiğimiz yeni etiğin temeli bu tanıklıktır. Bu tanıklık, sağlık hizmeti mensuplarının toplumlardaki manevi statüsünü yüceltmiştir. İnsanların, kitlesel olarak korku içinde, güven arayışında olduğu bu dönemin kahramanları sağlık çalışanlarıdır. Ortaya çıkmakta olan yeni etiğin arka planında bir faktör daha var. Bu faktörü şöyle tanımlayabiliriz: Sağlık hizmeti salgın öncesine dek birey ile sağlık çalışanı arasında bir hizmetti. Salgınla bu ilişki, toplumla sağlık çalışanları arasında çok geniş, kuşatıcı bir ilişkiye dönüşmüştür. Bu görüşler doğrultusunda, toplumların sağlık çalışanlarını daha üstün bir konuma yerleştirmek için istekli olduğunu belirtmek gerekiyor. Karar vericilerin sağlık çalışanları için yapacakları, toplumların talebi olan şeylerdir.” İfadelerine yer verildi.
“Sürece şekil veren gücü, işinde yetkin, özverili, dahası kendini bu yıkıcı hastalığın önünü kesmeye adamış insanlardan almaktayız. Onlar, bu görevi ifa ederken, toplumun geri kalanına ve karar vericilere önemli sorumluluklar düşmektedir. Bu bilinçle hareket edip gerekli politikaları oluşturabilen toplumlar, sağlık çalışanlarının motivasyonunun yükseltilmesi ve üzerlerindeki yükün azaltılması noktasında en yüksek desteği verebilecektir. Bunların hiçbiri gösterilen fedakarlıkların karşılığı değildir. Emeklerin pratik karşılıklarının verilebilmesi yanında, yine bu emeklerin zamana mühür vuracak şekilde karşılık bulması da gerekmektedir. Toplumlar böyle onurlandırmaları artık ödev biliyor. 2021 yılının Uluslararası Sağlık Çalışanları Yılı ilan edilmesi fikrinin başından beri güçlü bir savunucusu olmamızın nedeni de budur. Her ne kadar şu anda aşı üreten ülkeler arasında yer almasak da temin ettiğimiz aşıların bir kısmını sağlık çalışanları için kullanılmak üzere farklı ülkelerle paylaştığımızı da eklemek isterim. Tüm sağlık çalışanları tüm insanlık için çalışıyor. Bizlere düşen bir başka görev, aşıya sağlık çalışanlarının erişiminin güçlü bir savunuculuğunu yapmaktır. Türkiye olarak, aşı üreticisi ülkeler ile erişim sorunu yaşayan ülkeler arasında diplomatik köprüler kurarak, kolaylaştırıcı rolü üstlendiğimizi belirtmek isterim. Bu girişimlerden sonuç almaya başladığımızı memnuniyetle ifade etmeliyim. Şunu da vurgulamak isterim ki, Türkiye’nin yerli aşı üretim çalışmaları çok hızlı bir şekilde devam etmektedir. Kısa zamanda kendi aşımızı üreteceğimize inanıyoruz. Emin olunuz ki aşı üreticisi ülkelere tarafınızdan yapılan çağrı, bu gelişmeyle birlikte Türkiye’de karşılığını bulacaktır. ‘’ ifadelerine yer verdi.